Özel sektörde “alaylı” olarak yetiştikten sonra üniversite eğitimimi tamamladım. Her sınav öncesi mutlaka o ana dek çalıştığımız ders hakkında hiçbir ön araştırması veya çalışması olmayan birilerini çalıştırmışımdır.
Genellikle bu çalışmaların ilk bir saat sonrasında konuyu öğrenmenin bir günden fazla alacağını kavradıklarından olsa gerek, direkt “sence yarın ne soracak?”, “yarın soracağı sorulardan bir kaçının çözümlerini ezberlesem olur mu?” soruları yöneltilmeye başlanır. Yarınki sınavı atlatıp, bir sonraki sınavda yine aynı duruma düşeceğini fark etmediğinden mi, yoksa öğreneceği şeyle ilgilenmediğinden mi bilinmez ama bu hikaye her zaman kötü bir not ile sonuçlanır.
Nedeni ise kaynağında (sınava girecek kişi) olmayan bir bilgiyi iki üç “anahtar kelime” ile sayesinde varmış gibi gösterip, sorudan puan almanın gayet düşük bir başarı oranına sahip oluşudur.
SEO konusunda da sürekli bu örneği veririm. Search Engine “Optimization” adı üzerinde bir optimizasyon/iyileştirme çabasıdır. Burada iyileştirdiğimiz şey içerik olduğundan, önce bir içeriğe sahip olmamız gereksinimdir.
İçerik sahibi olmayan siteler arama motorlarının sürekli değişen algoritmaları karşısında aslında sahip olmadığı bir içeriği varmış gibi göstermeye çalışırken mutlaka belirli başlı cezalandırmalara (penalty) maruz kalıp geri dönülemez sorunlar yaşamaya başlarlar.
Bu nedenle SEO önce içerik oluşturmakla başlar. İçeriğin arama motorlarına sunumu ise ikinci aşama olmalıdır. Bu nedenle naçizane görüşüm SEO uzmanından önce arayacağınız kişi bir metin yazarı / içerik editörü olsun.